Sultan Abdülmecid’e hediye edilmişti: İşte Ayasofya’nın bilinmeyenleri
4 mins read

Sultan Abdülmecid’e hediye edilmişti: İşte Ayasofya’nın bilinmeyenleri

“`html

Ayasofya’nın Restorasyonunda Fossati Kardeşlerin Önemli Katkıları

İtalyan mimar kardeşler Gaspare ve Giuseppe Fossati, 1847 yılında Sultan Abdülmecid tarafından Ayasofya Camii’nin restorasyonu için görevlendirildi. Restorasyon sürecinde Hünkar Girişi, Hünkar Mahfili, Kasr-ı Hümayun ve Ayasofya Muvakkithanesi gibi ek yapılar oluşturan Fossati kardeşler, projelerini tamamladıktan sonra Gaspare Fossati’nin çizimlerinden derlenen bir albümü, Abdülmecid’in destekleriyle Londra’da yayımladı. Bu gravürler, Ayasofya’nın onarım tarihine dair önemli bilgiler sunarak, mimarlık tarihine ışık tutuyor.

Ayasofya Restorasyonu

Demirören Yayınları tarafından tıpkıbasım tekniği ile iki dilde – Fransızca ve Türkçe – yayımlanan ‘Ayasofya’ kitabı, büyük boy ve özel kutusunda sunuluyor. Bu kitapta Gaspare Fossati’nin tasarladığı 25 gravür yer almakta. Tarihçiler ve yazarlar, kitabın o dönemdeki restorasyon süreçlerini günümüze taşıdığı için ciddi bir tarihi kaynak olduğunu belirtiyor.

Ayasofya Kitabı

Araştırmacı-yazar Erhan Altunay ve Arkeolog Dr. Murat Sav, Ayasofya Camii ve Fossati kardeşlerin restorasyonları hakkında derinlemesine bilgiler verdi.

ALTUNAY: BELGELERİMİZ FOTOĞRAF KALİTESİNDE

Ayasofya Meydanı ile ilgili bilgiler veren araştırmacı-yazar Erhan Altunay, “Bu alanda birçok yapı bulunmaktaydı. Fossati kardeşler, Abdülmecid için yazdıkları kitapta inanılmaz detaylarda belgeler bırakmıştır. 19. yüzyıldaki halini net bir şekilde görebiliyoruz. Demirören Yayınları’nın çıkardığı bu önemli kitap, Ayasofya’nın tarihine dair en doğru belgeleri barındırıyor. Geçmişte burada yaşayanların anılarına ışık tutuyor,” dedi.

DR. SAV: EŞSİZ KAYNAKLAR ARASINDA

Arkeolog Dr. Murat Sav, “Fossati kardeşlerin 1847-1849 yılları arasında gerçekleştirdiği restorasyonlar, o dönem öncesi ve sonrası açısından başvurulabilecek en değerli kaynaklardan biridir. Örneğin, dış cephelerinde yapılan değişiklikleri, Gaspare Fossati’nin çizimlerinden tahlil edebiliyoruz. Bu belgeler, günümüz için önemli bilgiler sunuyor,” dedi.

Fossati Çizimleri

ALTUNAY: MOZAİK KAPLAMASI 1930’LARDAN SONRA AÇIKLANDI

Altunay, “Bugün girdiğimiz kapı bir dönem Ayasofya’nın giriş kapısıydı. Bu kapıda, 1930’lara kadar kapalı kalan mozaiklerini açıkça görebiliyoruz. Fossati’nin kitabında bu detaylar net bir şekilde belirtilmiştir,” ifadelerini kullandı.

Kapı Mozaik

DR. SAV: FOSSATİ DÖNEMİNİN ESERLERİ MEVCUT

Dr. Sav, “Burada gördüğümüz kapı, Tarsus’taki bir Pagan Tapınağı’na ait ve Ayasofya’daki restorasyon sonrası buraya getirilmiş. Ayrıca, kapının karşısında yer alan mozaik pano, imparator Konstantin ve Justinianos’u betimliyor. Fossati’nin dönemi, bu yapının mimari kimliğini öne çıkarıyor,” dedi.

Tarsus Kapısı

ALTUNAY: FOSSATİ’NİN İZLERİ KALDI

Altunay, “Fossati’nin mermer kapı çizimlerinde bu alanın kullanımını yazdığı detaylar ilginçtir. Mermerler açık olduğu sürede burası sadece ibadet edilen değil, sohbet edilen bir yer olmuştur. Bu da Fossati’nin gözlemlerinin ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor,” şeklinde konuştu.

Mermer Kapı

DR. SAV: GÜÇLENDİRMELERİN DETAYLARI VAR

Dr. Sav, “Fossati’nin restorasyon çalışmaları, önemli derin izler bıraktı. Örneğin, sütunlarının alt kaidelerini değiştirerek daha güçlü bir yapı sağladı. İç mekanlara yaptığı dokunuşlar, hem görsel hem yapısal açıdan çok önemli,” dedi.

İç Mekan Çalışmalar

‘DEMİRÖREN YAYINLARI TARAFINDAN YAYIMLANMASI CİDDİ BİR ÇALIŞMA’

Dr. Sav, Fossati’nin kubbe çalışmaları hakkında şunları ekledi:

“Kubbenin güçlendirilmesi için büyük çaba gösterildi. Fossati’nin çizimleri, bu dönemde yapılan restorasyonların değerli belgelerini temsil ediyor. 1852 yılında dönemin en iyi belgeleri ortaya konulunca, Demirören Yayınları bunları tekrar yayımlayarak önemli bir kültürel mirası günümüze taşıdı,” dedi.

“AYASOFYA, TARİHİMİZİ YAŞATMAYA DEVAM EDİYOR”

Dr. Sav, “Fossati’nin restorasyonunun ardından yapılan yeniliklerle birlikte Ayasofya, çok uzun bir tarih boyunca varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bu süreç, Bizans’ın ve Osmanlı’nın izlerini taşıyan bir miras olarak günümüzdeki önemini artırıyor,” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir